Bir öğrencimin muhteşem yazısı 14 Şubat 2011

Merhaba,

Bu hafta Sevgili ögrencilerimden birinin muhtesem yazisini yayinliyorum. Benim kadar keyif alacaginizdan eminim.

Sevgiler

"Gerçek olamayacak kadar iyi!"

Aslina bakarsaniz bunlari kendim için bir durak noktasi olarak, Kundalini ile henüz tanismamislar için ise bir önyargi rehberi olarak yaziyorum. Bir taraftan eski yasam aliskanliklarim ve eski farkindaligimi kayit altina almak, bir taraftan da yeni kesfetmekte oldugum Kundalini enerjisinin yasamim üzerindeki dönüstürücü etkilerini tanimlamak istiyorum.

Sondan basa dogru gitmenin daha anlamli oldugunu görüyorum. Su An'dan bahsedeyim:

Daha çok olumlu ve yapici enerjiye sahibim.

Yapilmasi gerekenlerin önceliklerini belirlemede daha isabetliyim. Isyerinde daha odakli ve planliyim.

Masa basinda çalisirken omurgam kendiliginden dik durma egiliminde. Hatta istesem bile egik duramaz oldum.

Arada sirada diyaframimi kendiliginden nefes alirken fark ediyorum. Günün herhangi bir aninda sanki serin bir nefes içime doluyor, beni dinlendiriyor.

Daha canliyim, saglik ve hayat doluyum. Hatta yillardir muzdarip oldugum diz agrim eskiden oldugu kadar rahatsiz etmiyor.
Uzun zamandir yapmak isteyip de baslayamadigim ya da elde edemedigim nice seyi bu bes hafta içinde gerçeklestirdim. Yeni hobiler takip etmeye basladim. Zamani eskisinden çok daha iyi kullaniyorum. Daha çok geziyor ve sosyal aktivitede bulunuyorum.

Uykuya daha az ihtiyaç duyuyorum, kendiligimden ve daha erkenden uyaniyorum.

(Su ana kadar yazdiklarimin pek-de-inanilasi-olmayan-reklam-gibi-cümleler olarak göründügünün gayet de farkindayim. Bekleyin lütfen)

Yasamin olumsuzluklari ya da is hayatinin getirdigi negatif enerjiler söz konusu oldugunda, bunlarin kumsala vuran yosunlar oldugunu çok daha iyi hissediyorum. O kumsal üzerinde günes parladikça ve dalgalar kumsala vurdukça, yosunlarin geldikleri denize geri dönecegini anladim. Kundalini dersleri de kumsali öz haline döndüren gelgitler oluyor.

Bütün bunlarin temelinde son bes haftadir aksatmadan, haftada iki kere gittigim kundalini yoga dersleri yatiyor. Derslerin kazandirdigi fiziksel ve mental disiplin sayesinde her dersi iple çekiyorum, kendimi tanimak, insan olmayi daha iyi anlamak ve öz benligim ile karsilasmak için can atiyorum.

Bütün bu degisiklikler ve dönüsümler Yogarooms'un 2010 sonunda CKM'deki semineri ile basladi.

Her biri farkli yoga türlerinde uzmanlasmayi benimsemis yoga ustalari sirayla kendi branslarindan bahsettiler, örnek meditasyonlar yaptirdilar. Kisinin sonsuzluga olan merak ve açliginda kendisine en çok hitap edecek disiplini bulmasi için birçok alternatifi degerlendirmesi gerekiyormus, onu anladim.

Seminerde dinledigim disiplinlerden en çok Kundalini yoga dikkatimi çekmisti. O an zihnimden geçen düsünceler "kesin hafta içi saatleridir. Kesin zaman planimla uyusmaz. Böyle de güzel bir sey varmis ama belki ilerde (baya bir ilerde) deneyimleme sansim olur" seklindeydi.

(Ve enterasandir ki, hafta içi ve hafta sonu programim açisindan katilmamin en mümkün, en kolay oldugu ders Özlem Hocanin dersleri çikti. Hem de uzun süredir ders saatleri bu sekildeymis. Gerçegi bilmememe ragmen inatla olumsuzluklari üzerime çekmekte israrciymisim ya, onu görüyorum.)

Seminerde beni en çok sasirtan ise Özlem hocanin Kundalini'yi anlatirkenki ses tonu ve rahatligiydi. Sesi asla titremiyordu, ne konusacagini bulmak için düsünmesine gerek de yoktu. Büyük bir rahatlik ve akicilikla, bana tamamen yabanci bir yasam biçimi ve farkindaligin mümkün oldugunu haber veriyordu. Hatta kullandigi kelimeler adeta bahsettiklerini size yasatiyordu. Dinlemekten çok daha fazlasi vardi, seyirciler ile Özlem hoca ortak bir farkindaligi paylasiyorlardi o anligina.

O noktada yasadigim süpheyi hala hatirliyorum. Tüm bunlar "Gerçek olamayacak kadar iyiydi!". Bu kadar da olmaz, sürekli iyilik, sürekli saglik, enerjinin yükselerek artmasi ve kisinin bilinçaltini arindirmasi... bütün bunlar iyiydi güzeldi ama, dedigim gibi, bunlar gerçek olamayacak kadar iyi seylerdi.

(Buraya kadar beklediginiz için tesekkürler. Sizden önce de ayni tepkiyi vermis, ta en bastan demistim zaten).

Konusmasinin ardindan müzik basladi.

Özlem hocanin seçmis oldugu meditasyon müzigi, oturdugumuz yerde ellerimizi kalbimizin üzerine koymamizla ve mantralarla birlesince gerçekten harika bir mistik deneyime dönüsmüstü.

Daha sonraki derslerde de hala hayretimi arttiran bir olgudur bu. Belirli bir sekilde duruyor/hareket ediyorsunuz, belirli mantralar okuyor/sesler çikariyorsunuz ve bedeniniz, farkindaliginiz ve ruh haliniz kademeli olarak artan bir enerjiye uygun tepki veriyor.

Kundalini derslerinde çalisilan hareketlerden sadece birini ders disinda yapinca dersteki gücü, enerji birikimini ve artisini hissetmiyorsunuz. Ancak belirli bir sira ile takip edince enerjiler tetikleniyor. Çok ilginç, hatta sihir gibi. Ama, yapiyorsunuz ve oluyor. Bunu kelimelerle anlatmak gerçekten çok zor, çünkü yapiyorsunuz ve oluyor.

Bir de, Kundalini derslerinin dünyanin her yerinde, bir örnek bir zaman planina uygun yapilmasi durumu var. 10 kere derse girdikten sonra temel isinmalari, ana çalismayi, meditasyonu ve son dinlenmeyi iyice algilamis oluyorsunuz ve sabit süreli hareketlerde kendi limitlerinizi kesfetmeniz daha kolay oluyor.

Derslerde kazanilan içsel disiplin ve dayaniklilik günlük hayatta kendisini belli etmeye basliyor. Odaklanma gereken anlarda gözlerinizi kaslarinizin ortasina kendiliginizden yönlendirdiginizi fark ediyorsunuz mesela. Ya da yorulmamak ve dinçliginizi korumak için kontrollü olarak nefes alisinizi arttirirken buluyorsunuz kendinizi.

Çok temel bedensel hareketlerin, hatta otomatik olarak yapmaya alistigimiz beden islevlerinin yasam felsefemiz üzerinde ne kadar etkili olabilecegi sasirtici. Aldigimiz nefesi verdigimiz nefese esitleme çalismasi yasamda nerede durdugunuzu size çok iyi gösteriyor. Evrenden aldiginiz kadar vermeyi, ya da verdiginiz kadar almayi, dengede olmayi hatirlatiyor.

Yazinin basinda bahsettigim olumlu olaylara kiyasla, 5 hafta önceki olaylara bakis açimi ve o zamanki kendi "gerçegimi" anlatmayi planliyordum. Görüyorum ki olumsuzluklardan bahsetmeme herhangi bir sekilde gerek yok, herkes yasamin olumsuzluklarini zaten yeterince iyi taniyor.

Özlem hocanin aurasina ve onun Kundalini derslerine tanik olduktan sonra çok iyi anliyorsunuz, Usta olmak ve o ünvani hak etmek için kisilerin tasidiklari bilgeligin içlerinden yansimasi ve farkina varmis olduklari ögretinin eylemlerinden okunmasi gerekiyor.

Fark ediyorum ki gerçegin bu kadar iyi olamayacagina inanarak kendimizi daha düsük bir enerji düzeyine hapseden kendi farkindaligimizdan ve tercihlerimizden baska bir sey degilmis.

Her dersin sonunda "BEN GERÇEGIM!" diyoruz. Orjinal kelimeleriyle Sat Nam! Bunu o kadar yüksek ve kontrollü bir tondan söylüyoruz ki sesimizin ortak titresimi çok daha güçlü bir frekansa ulasip hepimizi sariyor.

Burada belki fark etmissinizdir, iki soru akla takiliyor. "Ben" dedigimiz kim ve gerçek dedigimiz ne? Bu sadece rasyonel düsünce ve analitik zeka ile ya da tamamen duygular ile cevaplandirilamayacak kadar büyük bir soru.

Bilinçli bir sekilde, uyanmakta olan sezgilerimizin destegiyle ve gerçekligi hissetmemizi saglayan bedenimizle tam uyum içinde ve onun gerçek limitlerine daha da yakinlasarak, daha tanimli ve kararli bir hale dönüsüyoruz.

Yasamda isteklerimiz netlestikçe hedeflerimize ulasmamiz kolaylasiyor. Hedeflerimiz oldukça, iç enerjimiz tetikleniyor. Öz benligimizi sevip sahip oldugumuz her sey için tesekkür ettikçe, zenginligimiz artiyor.

Bahsettiklerimin hiçbirine, kendiniz için deneyimlemedikçe ve yasamadikça inanmayin. Bundan bes hafta öncesine kadar ben de sizinle ayni konumdaydim. Kaygi aliskanliklarim ve yasamin "zaten belli" olan olumsuzluk ve engellerini kabullenmis durumdaydim.

Simdi ise insanliga bahsedilmis bilgeligin ne kadar azini bildigimize ve ne kadar azi ile yetinmeyi kabul ettigimize hayret ediyorum.

Gerçege olan inancinizin içinizden dogmasi dilegiyle,

"Herhangi bir insan"

No Comments Yet.

Leave a comment